
Kadın sanatçıların büyük destekçisi Huma Kabakcı, rahmetli babası işadamı Nahit Kabakcı’nın koleksiyonunu daha da genişletti.
Sanatseverler neyi neden aldıklarını anlatıyor
Huma Kabakcı’nın babası Türk koleksiyoncu Nahit Kabakcı, 1980’lerde, ağırlıklı olarak Türkiye, Rusya ve Orta Asya’daki sanatçıların resimlerini toplamaya başladı. Sermayesini inşaat sektöründe kazanan Nahit, binlerce eser topladı ve Türk sanat dünyasında aktif hale geldi. 70’ten fazla Türk sanatçıya ait parçaların bulunduğu, Pablo Picasso, Joseph Beuys ve Robert Rauschenberg gibi Amerikalı ve Avrupalı isimlerden neredeyse 100 baskı içeren koleksiyonun sayısını 500’e düşürdü.

Nahit Kabakcı
2008 yılında kızının ismiyle adlandırdığı koleksiyonunu kızına devrederken şunları söylüyordu: “Bir koleksiyoncu olmak ömür boyu süren bir maraton olabilir, ancak bu iş aslında nesiller arasında süregelen bir bayrak yarışıdır.” 2009’da babasının ölümünden bu yana 27 yaşındaki Huma, Lübnanlı-Amerikan Etel Adnan, İstanbul doğumlu, Stockholm’de yaşayan Meric Algun Ringborg ve Kazakistanlı Almagul Menlibayeva gibi kadın sanatçılara ait eserleri bünyesine katarak, daha fazla fotoğraf, video ve eklentiler ekleyerek koleksiyon sayısını 800 civarında sanat eserine çıkarmış oldu.
Londra’da yaşayan Huma, babasının mirasını bir koleksiyoncu, küratör ve araştırmacı olarak teslim almasıyla ilgili bizimle görüştü.
The Art Newspaper: Koleksiyonculuk yapmaya nasıl başladınız?
Huma Kabakcı: Genç yaşlardan itibaren sanatla iç içe yaşamaya başladım, stüdyoları, sergileri ziyaret eder, evde her zaman sanatla uğraşırdım. Babam vefat ettikten sonra London’s Royal College of Art bünyesinde çağdaş sanat küratörlüğü alanında master yaptım.
Satın aldığınız ilk eser hangisiydi?
Mısırlı sanatçı Susan Hefuna’ya ait olan Woman Behind Mashrabiya (1997) adlı ilk eserimi babamla birlikte almıştık.

Peki en son aldığınız eser hangisi?
Bu yıl Art Basel’de Moataz Nasr’ın Khayameya (2008) adlı eserini aldım.
Koleksiyonunuzdaki en pahalı eser hangisidir?
Koleksiyonumuzdaki sanatı paraya göre sınıflandırmayı doğru bulmadığım için en pahalı olmak zorunda değilse de, Fahrelnissa Zeid’e ait tavuk kemikleri kullanan küçük bir tuvaldeki Kemik Kompozisyonu adlı eserimiz var. Buna benzer bir şey başka hiçbir yerde görmedim.

Eğer evinizde yangın çıksaydı, hangi eseri kurtarmaya çalışırdınız?
Kurnazlık olacak ama, dairemin girişindeki duvarda asılı olan ve Ardan Özmenoğlu tarafından yapılan küçük, porselen göğüsler var. Onları alıp kaçardım.
Para sorun olmasaydı, almayı en çok hayal ettiğiniz eser hangisi olurdu?
Gustav Klimt’i diriltir ve kocaman bir duvar resmi yapması için sipariş verirdim.
Koleksiyonunuzdaki hangi ürün en çok bakım gerektiriyor?
Kâğıt ve tellerden yapılmış, bir yatağa tutturulmuş, bir Alman müzesine kiraladığım sırada zarar görmüş bir eserim vardı. Daha sonra sakızla tamir etmişlerdi…
Ölü ya da diri, hangi sanatçıları hayalinizdeki akşam yemeği partisine davet ederdiniz?
Louise Bourgeois, Marina Abramovic, Anthea Hamilton ve her daim kahramanım olmuş olan Paris’te yaşayan kadın Türk ressam Nil Yalter.
Eserleri hangi şekilde satın almayı tercih ediyorsunuz?
Doğrudan sanatçıdan almayı yeğlerim. Fakat aynı zamanda galerilerden, fuarlardan ve açık artırmalardan da satın alırım.
Satın aldığınıza pişman olduğunuz bir eser var mı?
Aldığımız değil ama almadığımız bir eserden dolayı pişman olmuşluğumuz var: Bir keresinde babam Dali’ye ait bir resmi 6.000 Alman markı (bugün 2,700 euro) karşılığında almak istemişti fakat galeriye yapılan üç ayrı ziyaretten sonra vazgeçmişti. Yıllar sonra o eser yaklaşık 5 milyon dolara satıldı.